30 Ekim 2010 Cumartesi

sadece "kek"

  Bazen farklılığa, değiştirmeye, süse o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi, "öz"leri unutuyoruz. o eski tatlara büyüklerimizin yaptığı sade temiz lezzetlere, çocukluğumuza özlem duyar gibi özlüyoruz. işte sade kek de benim için öyle, ondan aldığım her ısırık o çocukluğumun geçtiği diyarbakır'dan kopardığım bir ısırık gibi hissettiriyor bana. oradan ayrılalı o kadar uzun zaman oldu ki neyi özlediğimi bilmiyorum memleketi mi istiyorum yoksa o eski günlerin sadeliğini mi? şu son iki yıldır memleket hasreti neymiş, o burnunda tütme neymiş acıtacak kadar iyi biliyorum. neyse daha fazla duygusala bağlamıyim yoksa seller götürecek burayı.




malzemeler

  • 3 yumurta
  • 1,5 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • 1 su bardağı süt veya 1,5 su bardağı yoğurt
  • 2,5 su bardağı un
  • kabartma tozu
  • vanilya
yapılışı:

  • yumurta, şeker ve vanilyayı mikserle köpük gibi olana dek karıştırıyoruz
  • süt/yoğurt ve sıvıyağı da ekleyip karıştırıyoruz
  • son olarak un ve kabartma tozunu da ekleyip karıştırıyoruz
  • fırın tepsimizi yağlayıp içine karışımımızı ekleyip önceden ıstılmış 180 derece fırında pişiriyoruz.
 uyarı: kek yapmak mümkün mertebe teflon kalıp veya tepsi kullanın lezzet ve şekil arasındaki farkı göreceksiniz

29 Ekim 2010 Cuma

bayat ekmek böreği

evet bugün günün yetmediği bir gündü. gittiğim hiç bir yerden doyarak ayrılmadım.
sabaha ablama kahvaltıya gittik ve istikametimizi şu şekilde devam etti: fındıkzate cuma pazarı, beyazıt kitapçılar çarşısı, eminönü vee kapanışta başakşehir...

  Küçük ablam güzzel bir kahvaltı hazırlamıştı sağolsun komşuları da gelmişti. birazdan tarifini vereceğim bayat ekmek böreği onun marfeti zaten. bayat ekmeklerinizi değerlendirmek için birebir özellikle bizim ev gibi ekmekler sık bayatlıyorsa:)



 haşlanmış sosis, salam, zeytin, sucuk, kaşar, peynir çeşitleri işte elinizde bu tarz koyabileceğiniz ne varsa kullanabilirsiniz. aslında o kadar basit ki tarifini nasıl vereceğimi bilmiyorum. bayat ekmeklerimizi parçalıyoruz (lokma büyüklüğünde) ama oldukça bayat olsa iyi olur yoksa dağılıyor. sonra o ekmekleri derin bir kapta sütle ıslatıyoruz ekmeğinizin miktarına göre değişir miktarı ama soyliyim sadece ıslatacaksınız tamam mı sulanmicak onlar. sonrada diğer malzemeleri koyup karıştırın ve tavanıza alıp bastırarak iyice sıkıştırın (yukarıdaki resimde olduğu gibi) ocağın altını açın. altı kızarınca çevirin. bu çevirme işlemini 5-6 kez tekrarlayın. yalnız pişmiş halini tavada çekmeyi unuttum atık dilimlenmiş haliyle idare edersiniz.

28 Ekim 2010 Perşembe

italyan salatası


  Bizimkiler içli köfte yapmışlardı (onun tarifini daha sonra vereceğim) bende yanına yoğurtlu bir salata yapmak istedim. Ne zamandır aklımda kalmıştı İtalyan salatası onu yapayım dedim. Ben içine ayrıca kara lahana de ekledim. Ben patatesi az yapmışım ama o hoşuma gitmedi. Adedince sayı veremiyorum göz kararı işte.

 İtalyan salatası:
patates
havuç
salam
kara lahana
kornişon turşu
yoğurt
mayonez
tuz

püf noktası tüm malzemelerin tümünü julyen doğruyor olmamız
patatesleri doğrayıp haşlıyoruz
havuçları ve kara lahanayı da rendeleyip veya doğrayıp bir kaç kaşık zeytinyağıyla kavuruyoruz
turşumuzu da doğruyoruz
yoğurdumuzun içine tuz ve mayonez koyup karıştırarak pürüzsüz bir kıvam elde ediyoruz
turşuyu ekliyoruz
patates, karalahana ve havuç soğuyunca onu da yoğurdun içine ekliyoruz
vee salatamız hazır






27 Ekim 2010 Çarşamba

tırşık/güveç

Bugünün geleceğini hiç düşünemezdim. Evet 'tırşık'ın tarifini veriyorum. Dar vakitlerin, malzemesiz mutfağın, beceriksiz ellerin kurtarıcısıdır neredeyse kutsaldır. Yaz geldiğinde her öğünde; sabah, öğle, akşam devamlı ve devamlı yiyebiliriz yiyoruz da. Yanında ekstra bir şeye gerek yok ben ayran-cacıkla ve yeşillikle ikram edilmesini tavsiye ederim. Bu arada kaşık ve çatalla değil ekmekle yenir.



  malzemeler:
  
  7 sulu domates
  2 patlıcan

  6-7 yeşil biber
  tuz, yağ

   
   yapılışı:

  Domateslerimizi soyuyoruz, küp küp dilimleyip derin bir tencereye ekliyoruz. Biraz yağ ve tuz ekliyoruz, kapağını kapatıp altını açıyoruz.
  Patlıcanlarımızı başparmağımızın yarısı büyüklüklüğünde dikdörtgen olarak, biberleriyse ikiye bölüp patlıcanlardan biraz daha uzun kesiyoruz. Pilav tenceresi gibi yayvan bir tencereye yağla birlikte patlıcan ve biberleri ekleyip altını açıyoruz. Arada karıştırarak diriliğinin gitmesini bekliyoruz. Patlıcanlar solup yumuşamaya başlayınca diğer tencerede pişen domatesleri bu tencereye aktarıyoruz. Bir kez karıştırıp, tuzunu ayarlıyoruz ve kapağını kapatıp pişmeye bırakıyoruz. 

  Fazla karıştırmamaya dikkat edelim bulamaç gibi olmasın. Bunun patlıcansızını (melemen gibi) kahvaltılarda da severek tüketiyoruz. Ve aynısına et eklenirse güzel bir akşam yemeği olur.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...